30 Eylül 2013 Pazartesi

Ankarada Bir Lgbt Oluşumu "Eshsiz"

Tatlı mı tatlı okuyucularım, bugün gene bir kütüphane karelinde tek başıma sizlerle buluşuyorum ve bu sefer gündemim biraz farklı.  Bugün izninizle, geçen Hacettepe’nin face sayfasında görüp, cesur bir hareketle gittiğim hacettepenin lgbt topluluğu “eshsiz”i anlatacağım size :D

Artık üniversiteye geçmenin verdiği cesaret ve tabikide kimlik kabulünün doruklarındaki ben, taaa üniversiteye girmeden önce, gireceğim okulda lgbt topluluğu var mı diye bayağı bir araştırmıştım. Hacettepede de var olduğunu öğrenince bir içim ısınmıştı okuluma.

Geçen gün facebook da gördüğüm “eshsiz”in  toplantılarına katılmak, içlerine girmek, yeni insanlarla tanışmak istedim. Zamanının geldiğini düşünerek,  facedeki toplantı yeri ve saatinde arkadaşımla oraya gittik.

Arkadaşımla önce birer oralet söyledik, insanları tanımamamızdan ve içimizdeki korkudan hemen oracıktaki gurubun içine giremedik, önce bir masada oturup oraletlerimizi yudumladık. Arkadaşım acaba gitsek mi edasında laflar ederken ben cesur bir hareketle “hacettepeden değil mi” diye oracıkta oturan gruba sordum. “Hacettepeli arkadaş daha gelmedi ama birazdan gelir” diye bir cevap aldım. Ben o gurubun sadece hacettepeyle alakalı bir grup olduğunu sanarken çoğu arkadaş meğerse odtülüymüş bile. :D

Biraz çekinerek “bizde yanınıza gelsek olur mu” diye söze girdim. Sağolsunlar hemen içlerine aldılar bizide.  Hayatımda ilk defa bir gruba açılıyordum, o yüzden de korkuyordum. Sonuçta onlar çok dedikoducu olabilirdi ve beni herkese ifşa edebilirdi değil mi? Bu korkuyla, yerimde pekte rahat oturmadığım aşinaydı.  Gruba merhaba diyerek başladım ama çok da bir enerji alamadım, benim için çok farklı olan bir durum onlar için sıradandı. İlk izlenimim kesinlikle soğuk bir grup olduğuydu. Oysa benim beklentim böyle sıcak sıcak mis gibi bir gruptu. Biraz bölümümden, üniversiteden konuşunca hava biraz daha ısındı, bana sorular gelmeye başladı. Hele orada eshsiz grubunun koordinatörü faruk abinin yanındaki kız bayağı ilgiliydi. Onunla biraz ordan burdan konuştuk. Ama genede grup istediğim kadar sıcak değildi…

Biraz lafladıktan sonra Furkan abi sohbeti topladı ve burada bulunuş amacımızı, lgbt bireylere yönelik neler yapabileceğimizi falan anlattı. Onun fikri translara veya eşcinsellere yönelik atölye çalışmaları yapıp, kaynaşmaktı. Küçük bir gruptuk, Furkan abininde dediği gibi siyasal kesimin her yerinden insanlara açık olmalıydık. Chplisi, Akplisi, Mhplisi, veyahutta Bdplisi bizim grubumuza gelip kendini özgürlük içinde hissetmeliydi. Fikir güzeldi ama icraati zordu. Kaos Gl de yaşanan soğukluk ve resmiyetin bizim grubumuzda olmasını istemiyorduk, ortak kanı sanırım buydu. Eshsiz biraz daha samimi, renkli, farklı olmalıydı. Öyle bir grup olmalıydı ki, herkes kendini özel hissetmeliydi. İş zordu.
Eshsiz grubu iyi fikirler temelinde güncellenmeliydi. Herşeyden önce büyümeliydi. Grubun içindeki hırs çok fazlaydı, ve bu gerçekten çok güzeldi. Ama bazen o hırs bütün hayyallerimiz  için büyümemiz gerektiğinin önünü kapatıyordu. Evet gençler benim izlenimlerim bunlar oldu. Sizler bir lgbt topluluktan neler beklersiniz mesela? Beklentilerinizi yazının altında paylaşabilir misiniz? Fikirleriniz bizim için gerçekten çok değerli, bu arada okuluma bugün(pazartesi) itibariyle başlamış bulunuyorum. Ooolum çok taşlar var lan okulda. Onlarıda bir sonraki yazıma anlatcam artık... Hepinizi kocaman öpüyorum, önerilerinizi bekliyorum ve grup toplantılarımıza katılıp bizi onurlandıracağınızı umuyorum hem belki benimlede tanışabilirsiniz. Furkan abi de iyi çocuk ha, çok yakışıklı. Ahaahh benden bu kadar. Dedikodunun dibine vurduk. Kendinize iyi bakın  

23 Eylül 2013 Pazartesi

Yeni Okulum Hmm


Çok hörmetli cancaazlarım, ballarım, bitanelerim;
 Sanırım şimdiye dek hiç böyle bir giriş yapmamıştım.  Bugün keyfim yerinde hadi iyisiniz gene…

Bugün çok sevgili okulum, bitanecim, pıtırcığım Hacettepe’ye, resmen başlamış bulunuyorum. Vatana millete hayırlı olsun ehe :D Sabahtan okula geç kalacağım diye 10 daki dersime 7 de kalkarak, uyandım. Duş aldım, diş fırçaladım vs. Durağa gittim. Alahım yaklaşık 65 dakika boş otobüs bekledim. O nedir ya 8 tane otobüs önümden dolu geçti. Dolu olduğu için hani duraktada durmuyor. Neyse o an imdadımıza yetişen hacettepenin kendi otobüsleri oldu. Sağolsun şoför amcacık bizi aldı ve okula geldik.

Tabii ben boş durur muyum ? Üstümdeki kezbanlığı artık atmak için hemen yakışıklı avına çıktım. Taa otobüste başladım kesmeye milleti. Otobüsün içi çoğunluk kızdı ama kapı kenarında duran maaşallah taş mı taş bir çocuk vardı. Hani orta boylu hafif esmer bişeydi, ay sakallarına ölürüm o derece tatlıydı.

Orta boylu sıska insanlara zaafım var ayol napiyim, hele birde sakalı varsa, bitmiştir o iş.
Otobüsten indikten sonra eski arkadaşları görmece, merhaba nasılsınız demece falan. Bir anda o koca kalabalığın içinden sıyrılıp kendimi amfi tiyatroda buldum. Anam yedi bin kişi varmış haa orda. Neyse orada da şöyle biraz yakışıklı kesiyim dedim, önce pek taş bulamadım sonra içeri girince gözüme sarı şaçlı çok seksi olmasada şipşirin bir çocuk ilişti. Hemen gidip onun yanına oturdum. Dedim merhaba isim neydi? Boğaç dedi. Ayy o ne tatlı bir isim o yaaaaa? Boğaç lan, dokunmadan orgazma ulaştırır seni o derece tatlı bir isim. Çocukla biraz konuştuk. Ankaralıymış.  Gazi Osman Paşada evi varmış. Çok zor geldim diye başladı anlatmaya. Tabii o anlata dursun, ben baştan aşşağı gene süzdüm ama bu seferki daha detaylıydı. Yanaklarında gamzeler vardı. Sıcaktan olacak, yanaklarıda pespembeydi. Çok olgun ve kaslı olmasa da göğüsleri sağlam duruyordu. Bel zaten beni benden alan noktaydı, incecikti. Sarılmalık böyle, o belden tutup “sevgilim neler yapmış ooo makarnanın hasını yapmış” sahnesini canlandırdım kafamda.
Bu tiyatronun yazarı bensemde, oynayan bizdik. Aşşağı indim biraz daha, oturduğu için pek belli olmasa da aleti büyüktü, kendini belli ediyordu. Belkide üstündeki kırmızı şorttandır ama şişkin duruyordu işte.  Bacaklar kıllıydı, içimden bir güzeeeel sesi geldi bir anda. O duymamıştı tabikide, ama iyiydi yani, o sıska bacaklarıyla yorganın içinde dans ederiz biz lan :D Açılış konuşması artık bitişe ulaşırken sordum, hangi bölümdesin diye. Bir şeyler dedi ama amfi tiyatro bir anda ayağa kalkınca anlayamadım. Ben yıldız amfiye dersime gittim oda sağ kapıdan çıktı gitti. Belki de bir heteroseksüeldi, sanki hiç feminenlik yok gibiydi. Bir ses incelmesi, fevri bir davranış yoktu adeta. Ama çok güzel giyinmişti, bu kadar özenli ancak bir eşcinsel giyinebilirdi. Kafamda deli sorularla “acaba bir daha onu görebilir miyim” diye içimden geçiriyorum. Şu an kütüphanenin tek kişilik bir odasındayım bilgisayarım, telefonum ve cama yazdıklarımı okumasınlar diye yakın tuttuğum bilgisayar çantamla size yazıyorum. Bu gün böyleydi, inşallah daha yakından tanışabiliriz Boğaçımla. Hacettepeyi’de sevdim vallahi, çok hoş bir okul herkesi beklerim, gelin bir çayımı için :D

14 Eylül 2013 Cumartesi

Kondüktör


22 yaşında gencecik bir kondüktördü büyük babam, ben onu hiç tanıyamadan bir tren kazasında hayata gözlerini yummuştu.

Babam anlatırken gözleri dolar senin büyükbaban babaannene aşıktı derdi hep. Bitmeyen sonsuz aşkları vardı diye de eklerdi. Elinde evde olduğu her akşam ekmekle gelir, babaanneni öper sofraya otururdu derdi, o fakir sofrasını babam şenlendirirdi derdi. Yemek ise soğan kavurmasıydı…

Hikaye şurdan başlardı: “Hanım senin yemeklerinde çok lezzetli oluyor vallaha yolda arkadaşlar bir şeyler yapıyorlar ama ben onlara seni anlatıyorum, o güzel yemeklerini…”
Sonra babam konuşmazdı, gözleri dolardı. “Baba yapma” dediğimdede “Erkek adam ağlarmıymış canım” derdi. İçindeki hüznü kalbinin derinliklerine gömerdi gene.

Bir 30 Ağustos sabahı gözlerini hayata yummuştu büyük babam, büyükbabamın babasıda şehitti. Çanakkalede çarpışmış, Yunanı attık memleketten diye mektup bile yazdırmıştı başına gelecekleri bilmeden… 20 yıl sonra haberi gelmiş, eve bir kor düşmüştü, büyükbabamın babası şehitti.


Büyükbabam her 30 ağustos üstünü başını aklar, kravatını takar, ceketini giyer, en güzel takunyalarıyla askeri geçit törenine gidermiş. Orada taa başlamadan bir saat önce durup, törenin başlamasını bekler, hazırlık yapan askerleri izlermiş. Tören zamanı hüngür hüngür ağlarmış, gözlerden ırak. Ordaki askerleri babası sanır, hep ağlamak istermiş, baba hasreti içinde… Bir gün Ankaradaki törenlerde Türk teyyarelerini görmüş, babaannemmin anlattığına göre üç gün hüngür hüngür ağlamış, “Hanım bir görecektin üstümüzden bir geçtiler kuyruklarına baktım koca al bayrağımız vardı. Çok güzeldi” diyerek.


Kıbrıs çıkartması zamanında babam trenlerle adanaya giden askerlere su dağıtmış hep, “evde ekmek yerdik, yoldaki askerede soğan kavururduk hatta bazen tereyağı ile soğanı kavurur üzerinede yumurta kırardık ama onlar bolluk zamanı olurdu, biz askere soğan ekmek verirdik” derdi.


Büyükbabamı rüyalarımdan tanıdım ben hep, birde kalan tek parça fotoğraftan, benim için özeldi. Aşkı anlatırdı. Sevgiyi ve paylaşmayı anlatırdı büyükbabam. Vatanı anlatırdı, yitirdiğimiz değerleri anlatırdı o…

Bürütüsün Hayali


Vakitsiz birer ölüm sanki geceler/bir bakımlık ay düşüyor herkesin payına/ ve hiç dönüp de soran olmuyor/ eklenen hangi düşler bir sonraki sabaha*

Gazeteyi açıyorum yok. Haber sitelerine bakıyorum yok! Twitterdan birkaç arkadaş paylaşmış sağolsun, diyor ki Grindr yasaklanmış. Bilen bilir grindr çevredeki gayleri gösteren bir uygulamadır. Sağolsun hükümetten oda nasibini almış demekki.

İçim alev alev, yakıyor kendi kendini, bitmeyen tükenmeyen yorgun savaşçı edası…

Bu kadar mı yalnışız, dışlanmış, sevgi muhtacıyız? Bir TV programında iki erkek aynı yatağa girdi diye “genel ahlaksızlık” suçundan bir sürü ceza veriliyor. Genel ahlaksızız deniyor. Kim o genel ahlaksız serseri? Bence kendi pisliğinizi örtmek için biz gayleri kullanan, uçkur takıntısından başka bir şey düşünmeyen, karısını her gece aldatan, soranlarada çok dindarım diyenler mi?  Yok bizler genel ahlaksızız çünkü bizler küçücük çocuklara tecavüz eden babalardan değiliz, çünkü bizler din, kitap kullanıp akşam rus kızlarıyla oynaşan, sonra jet ski yapan bundanda para kazanan insanlar değiliz çünkü bizler sapık değiliz!

Biz eşitlik istiyoruz. Bunun onurlu mücadelesini veriyoruz. Eşcinselliğin doğuştan olduğunu, bir tercih meselesi olmadığını söylüyoruz. Aşkın, cinsiyetinin olmadığını söylüyoruz ve hükümete de sesleniyoruz; 11 yıldır kime karıştık diyorsun? Yanlış soru soruyorsun. 11 yıldır kimlere karışmadınız ki?
Yasaklanan medyanın, mahkeme kararlarıyla kapatılan sitelerin, grindrın, kafanıza uymayan düşüncelerin,  heykellerin, büstlerin, bilimin, yeşilliğin, renklerin ve daha bissürü yasakladıklarınızın özgürlüğünü istiyoruz.


BİZ ÖZGÜRLÜK İÇİNDE YAŞAMAK İSTİYORUZ! 


*Tekin Gönenç

9 Eylül 2013 Pazartesi

Burutuse Aşk Ne Diye Sorarlar


Bir sosyal paylaşım sitesinde tanışmış, epeydir de konuşuyorduk. Burutus uzun bir bekleyişten sonra ‘galiba ben sende farklı şeyler hissediyorum’ lafını duymuş ve odasında elindeki telefonu havaya atıp kahkahayı basmıştı, diyememişti “ben sana aşığım” diye. Olsun durumlar iyiye gidiyordu. İnşallah oda bana aşık olur, severdi, ümidi.




Öyle olmadı işte, farklı dünyalardan iki yabancı, biri durmadan mesaj atıp sevdiğini nasıl özlediğini anlatıyordu biri o mesajları görüp, cevap atmıyordu… Konuşmuyordu adeta.

Bir gün birisi sevdiğinin okuluna gitme kararı aldı. Üç defadır iptal olan buluşma nihayet gerçekleşecekti. Sırf onun için gitmişti Allahın tepesine.  Ondan gelen cevap Burutusu çok üzmüştü. Oturdu çimenlerin üzerine, ağladı. Hıçkıra hıçkıra… Ağlaya ağlaya mesaj attı. Nafileydi.

Sorarlar Burutuse bize aşkı anlat diye ne anlatsın ki Burutus size? O onun ilki olacaktı. Olmadı. Aşktan kalan tek şey, onu koluna alıp uyutmak, bütün gece o incinmeden uyusun diye kolunu çekememek derdi Burutus. Onun aşkı hayaldi.